Sağlam Karakterli Bireyler Yetiştirmek İçin Olmazsa Olmazlar

“4 yaş civarı çocuklar artık anne ve babasının çift olduğunu, kendisinin bir birey olduğunu anlamaya başlar, bu nedenle çocuğun mutlaka ayrı yatıyor olması gerekir.”

“Sağlam karakterli bir çocuk yetiştirmek için, önce sağlam karakterli ebeveynlere ihtiyaç vardır. Çocuğun ilk ilişkisi annesi, babası ve anne-baba arasındaki ilişkidir. ”

Kafamızda deli sorular uçuşan biz anneler için Uzman Psikolog Ayşegül Soysal ile söyleştik. Oldukça doyurucu bilgilerle biz annelere sakin olmamızı öneren uzmanımıza teşekkürü bir borç bilirim.

Öncelikle sizi ve çalışma hayatınızı tanıyarak başlamak istiyorum. Biz anneler için uzman bilgisi büyük önem taşıyor uzmanlık alanlarınızdan ve kendinizden bahsedebilir misiniz?

Merhabalar, öncelikle bu platformda özenle seçtiğiniz sorulara cevap vermekten çok mutluluk duyduğumu belirtmeliyim… Genelde sosyal medyadan bir çok benzer soru geliyor ancak hepsini tek tek yanıtlama fırsatım olamayabiliyor, o sebeple buradan toplu ulaşmak benim içinde çok önemli…

Eğitim hayatımdan bahsedecek olursam; Özel Saint Benoit Fransız Lisesi’nde eğitim gördükten sonra, o dönemde çok ilgimi çekmiş olan psikoloji bölümü için Fransa’daki üniversitelere başvuru yapmaya başladım. Aynı zamanda üniversite sınavlarına da hazırlanıyordum, sınava 1-2 ay kala çok istediğim Montpellier şehrinde bulunan üniversiteden kabul edildiğimi öğrendim, aklıma o an gitmeyi koymuştum, ancak buradaki sınava da hazırlanmaya devam ettim, sonuç olarak Bilgi Üniversitesi Psikoloji bölümünü kazandım, elimde iki psikoloji bölümü kabulü ile bir karar vermem gerekti, hem de çok büyük bir karar! Hiç unutmuyorum, hemen annem ve babamı aradım, ben evdeydim onlar işteydi, “Kabulüm var, ama burada da psikolojiyi kazanmışım hem de iyi bir üniversitede ben ne yapsam?” diye sordum, ve yanıt tabii ki “Biz karışmayız sen hangisini daha çok istiyorsan onu yap.” oldu. Bu durum beni çok şaşırtmıştı hem de bocalamıştım, bu kadar büyük bir karar alacaktım ve ailem sadece benim kararımı destekleyecekti! Çok zor bir karar alma süreci oldu benim için, çünkü sorumluluğunu üzerine atacağım kimse yoktu sonuçta 🙂 Ancak düşündüm ki, bir daha böyle bir fırsatım olamayabilir, ailem destek, yabancı dilim var, vizyon ve hayat tecrübesi kazanmak için bundan daha bir büyük bir şans olamaz deyip Fransa’da okumaya karar verdim… Buraları özellikle detaylı anlatıyorum ki, ailemin tutumunun ileriki sorularınıza da cevap niteliğinde olacağını düşünüyorum… Orada üniversite eğitimimi tamamlarken, yaz tatilleri için geldiğim ülkemde, mutlaka her sene Cerrahpaşa Tıp Fakültesi gibi önemli yerlerde stajlarımı yaptım. Temelli dönüş yaptıktan sonra da burada Üsküdar Üniversitesi’nde yüksek lisansımı yaptım, o sırada bir Öğretim Görevlisi Hoca’mın asistanlığını yapmaya başlamıştım, ev nöropsikoloji alanına olan büyük hayranlığım ile ve Hoca’mın referansıyla Türkiye’nin en büyük tematik hastanesinden biri olan Np İstanbul Hastanesi’nde çalışmaya başladım. Bir süre yetişkinler ile çalıştıktan sonra, servisteki ergen hastalar ile iyi iletişim kurduğumu farkedip bana daha çok ergen hasta vermeye başladılar, böylece çocuk ve ergenler ile çalışmaya başladım… Tabii hastanede çalışırken bir yandan tez yazdım, bir yandan da bizim bölümün asla sonu gelmeyecek eğitimlerinden temel olanları tamamladım. Bir süre daha aynı yerde çalıştıktan sonra, şuan da çalışmakta olduğum Madalyon Psikiyatri Merkezi’ne geçtim, şuanda da ergen ve çocuk danışanlar ile çalışmaktayım.

İyi bir eğitim nitelikli bir kurumda çalışma hayatına sahipsiniz. İç motivasyonunuzu neye borçlusunuz? Çocuklara eğitim hayatında başarılı olabilmeleri için ailelere neler öneriyorsunuz uzman olarak ?

İlk soruda da ailemin tutumunu az çok belli ettiğim gibi, benim eğitim öğretim hayatım boyunca bu tutumlar hep esas oldu… Şöyle ki, belki de beklendiğinin aksine ben hep orta düzeyde bir öğrenci oldum. İlgimi çekmeyen bir dersi sadece “geçecek” kadar çalışırdım, ortaokulda Bilfen Koleji’ndeydim sanırım iyi bir temel vermişlerdi, çünkü ben dershaneye gitmek istememiştim ama Özel Saint Benoit Fransız Lisesi’ni kazanmıştım. Fransız Lisesi benim için ciddi bir dönüm noktasıydı… Notların çok önemli olduğu bir okuldan, notların bir anlam ifade etmediği, önemli olanın ahlaki, insani değerler olduğu, kültürün, vizyonun ön planda tutulduğu bir sisteme geçmiştim ve bu tam da bana göreydi… Ben yine ortalama bir öğrenciydim, hiç bir zaman sınıf birincisi olmadım mesela, ama sonuncusu da olmazdım. Ama bir çok kitap okurdum, Fransız’ca öğrenmeyi severdim…

Annem ve babamın tutumlarının başarımda çok çok önemli bir rolü olduğunu düşünüyorum. Hiç bir zaman “not” odaklı olmadılar, bana çok nadiren kaç aldığımı sormuşlardır, önemli olanın kendimi geliştirmem olduğunu 60-70-80 almanın bir anlamı olmadığını söylerlerdi hep. Bu çok önemli, çünkü çocuğa tek ilgilendiğiniz şeyin “sonuç” yani “not” olduğunu hissettirirseniz, kopya çekmek, öğrenmeden sadece not odaklı hareket etmek gibi davranışların da meşru olduğu alt mesajını vermiş olursunuz. Çocuk, anne ve babasını mutlu etmek için yüksek not almaya odalanacaktır, bir şey öğrenmeye değil.

Somut örnekler vermem gerekirse, hiçbir zaman aldığım nota çok büyük tezahuratlar yapmadılar, ama şiir yazdıysam, bir kitap anlattıysam bunu önemsediler. Bunları bilinçli olarak yaptıklarını düşünmüyorum, yapıları böyledir zaten ancak bilmeden de olsa doğru olan tutumun bu olduğunu düşünüyorum, ailelere de öneriyorum.

0-6 yaş psikolojisinin çok önemli olduğu vurgulanır her dem ve nedense ileri yaşlardaki pek çok problemde geriye dönük bilgi talep edilir. 0-6 yaş çocukluk döneminin önemi nedir? Bu dönemde nelere dikkat etmek gerekir?

0-6 yaş dönemi çok önemlidir, aslında bizim toplumumuzda “o daha bebek ne anlarmış” düşüncesi çok yaygın, ancak bu biraz bilmemekle ilgili… Artık bu bilgi çağında, her yerden bir sürü bilgiye ulaşmak bu kadar kolayken, ailelere bol bol okuma, araştırma yapmalarını öneriyorum. Gelelim bu dönemin önemine; 0-1 yaş arasında bebek anne bakımına muhtaçtır. Henüz kendine yetebilecek düzeyde fiziksel ve ruhsal olarak gelişmiş değildir. Bu yüzden çok çok önemli bir mevzu olan emzirme konusunda önerebileceğim en dikkat çekici şey, annenin bebeğinin ihtiyaçlarını çok iyi gözlemlemesidir. Bebeklerin yaklaşık 38 farklı ağlama stillerinin olduğunu ve bunların farklı ihtiyaçlara tekabul ettiğini biliyoruz, tabii ki bunların hepsini ayırt edebilmek, anında anlamak mümkün olmaz; ancak en azından temel ihtiyaçlarını anlayacak kadar bebeği iyi gözlemlemek, onun ihtiyacı olduğu anda annesinin (ona bakım verenin) orada olduğunu bilmesini sağlamak gerekir. Halen 3 saatte bir doyurma, bebeğin değil annenin karar vermesi gibi uygulamaları görüyorum ne yazık ki, ancak bu ileride bir çok sorunun yaşanmasına sebebiyet veriyor. Kendine kendine bırakma, ağlayarak uyumasını sağlama da ne yazık ki aynı şekilde telafisi olmayan durumlar yaratmaktadır ileride. Çünkü bebek henüz o boşluk duygusu ile tahammül edebilecek kadar gelişmemiştir. Yani ilk 1-2 sene bebek ağladığında, annenin orada olması lazım.

Ardından çocuğun 2 yaş civarı ile birlikte gelen, bireyselleşme denemeleri başlar. Kendi çatalını tutmak ister, karşı çıkmalar başlar. Burada çoğu anne etrafın kirlenmesi ile başa çıkamadığı için, veya ilk defa karşılaşmaya başladığı karşı gelmeler onu ürküttüğü için panik oluyor ve inatlaşıyorlar. Aslında çocuğun bireyselleşmesinin desteklenmesi, kendi başına halledebileceği şeylerin ona bırakılması ve istemediği şey de diretilmemesi gereklidir.
Hiç bir çocuk, insan aç kalmaz. Ben en çok bunu söylerim annelere, yani çocuk yemiyorsa zorlamayın bu zaten baştan mağlup olacağınız bir savaş, çünkü tıka basa zorla yedirseniz bile çocuk bu sefer kusar. Annelerin kendi kaygısı daha çok devrede oluyor bu süreçte, o konuda destek alabilirler…

4 yaş civarı çocuklar artık anne ve babasının çift olduğunu, kendisinin bir birey olduğunu anlamaya başlar, bu nedenle çocuğun mutlaka ayrı yatıyor olması gerekir.
Zaten emzirme, altını değiştirme, uykuya eşlik etme vs. Bunlar hep çocuğun ihtiyaçlarını karşılamaya yöneliktir, ihtiyaç ortadan kalkmış ama annenin bu davranışları devam ediyorsa, bunlar ileride yaşanacak ayrışma, bireyselleşme, bağımlı olma sorunlarının zemini olma ihtimalini taşırlar.

Bir insan 7sinde neyse 70inde de odur derler. Karakterin yapı taşı olan ilk çocukluk yıllarında karakter oluşumu hakkında bilgi verebilir misiniz?

Erken dönem çocukluk yıllarında yani 0-6 yaşta bir karakter oluşumundan bahsedemeyiz, ancak o dönemde yaşantılanan,deneyimlenen tecrübeler tabii ki bu oluşumda temel oluşturmaya başlar. Zamanla yaş büyüdükçe, yine anne-babanın tutumları, etrafta deneyimledikleri, gördükleri, yaşadıkları, aldığı hasarlar,öğretiler ile karakter oluşumu başlar. Ancak tabii mizaç ve karakter farklı şeylerden, her çocuğun doğumdan itibaren bir mizacı oluyor aslında.

Peki sağlam karakterli bireyler yetiştirmek için olmazsa olmaz olarak nitelendirdiğiniz kriterler var mı? Varsa nelerdir?

Sağlam karakterli bir çocuk yetiştirmek için, önce sağlam karakterli ebeveynlere ihtiyaç vardır. Çocuğun ilk ilişkisi annesi, babası ve anne-baba arasındaki ilişkidir. Mesela tutarsız davranan, bir gün çok ilgili bir gün çok ilgisiz olan, bir biri ile sürekli kavga eden, geçimsiz olan, çocuğu bu geçimsizliğin ortasında bırakan ebeveynler ile çocuğun sağlam karakterli olması pek mümkün değildir, çünkü çocuk bu durumlarla baş edebilmek için çeşitli mekanizmalar geliştirmek zorunda kalır. Çocuğun sınırlarına saygı duymakta bu ilginin olmazsa olmazıdır. Yani ilgi, çocuğu “boğmak” olmamalıdır.

O yüzden önce anne ve babanın şefkatli, sabırlı, sevgi dolu, ahlaklı, vicdanlı bireyler olması gerekir ki, çocukta bunları alsın.

Günümüz helikopter ebeveynleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce sağlıklı bir ebeveynlik tutumu mu?

En sık karşılaştığım durumlardan biri bu helikopter ebeveynlik! Başka başka nedenler ile başvurular oluyor, genelde çocukların hiç insiyatif alamaması, kendi sorumluluklarını almamaları, ödev yapmak istememeleri, hatta hiçbir şey yapmak istememeleri…

“Çocuğum giy demesem iç çamaşırını bile giymeyecek neredeyse inanır mısınız Psikolog Hanım?” diyen anne tanıdım… İnanırım aslında, neden giysin ki? Neden yorsun çocuk kafasını, ben size bir “kişisel asistan” tayin etsem, bu kişi yemeyip içmeyip sadece sizin yapmanız gereken işleri sizin yerinize yapıyor olsa siz yapar mıydınız? Sorumluluk almak ister miydiniz?

Çocuk ödevini yazmamış diye, anneler whatsapp grubundan haberleşiyorlar, çocuğun önüne hazır sayfası bile açılmış halde geliyor ödevi!

Benim ailelere en çok sınır getirdiğim konu bu, sevgili anne ve babalar lütfen yapmayın! Ya da ileride de çocuğunuzun yerine iş yerine gider çalışırsınız, projesini siz yetiştirirsiniz, eşiyle gideceği tatili bile siz ayarlarsınız…

Öfke kontrolü konusunda sıkıntı yaşayan ebeveynlere neler önerirsiniz? Her istediği yapılan çocuklar neden öfkelenir?

Öfke kontrol sorunu olan bir çocuk var ise, benim ilk sorum “Ailede başka kim öfkelidir?” olur. Bir evde, karşılaşılan durumlar karşısında en çok öfke duygusu yansıtılıyorsa, sorunlar öfke ile aktarılıyorsa, en öfkeli, en bağıran kişi “güçlü” oluyorsa, ve çocuğa sık sık öfke yöneltiliyorsa (bağırma, cezalandırma, şiddet vb.) çocuk öfkeli olmayı öğrenir. Sorun çözme mekanizması olarak öfke yansıtır…

Eğer ev ortamında bunların hiçbiri gözlenmiyorsa o zamanda, başka durumlara bakılmalıdır mesela okul ortamına, öğretmenine, arkadaş ilişkilerine, son zamanlarda yaşanan çocuk için travmatik sayılacak bir olayın olup olmadığına bakmak gerekir.
Yani çocuk öfkesinin altında birçok sebep olabilir, bir uzmana başvurmakta fayda vardır.

Son olarak çocuğun yaşına göre sağlıklı gelişim gösterdiğini nasıl anlayabiliriz. Evde yapabileceğimiz ölçümler testler ya da yönelseler mevcut mu? biz Annelere gelişim takibi konusunda neler önerirsiniz.

Bir çocuğun en iyi gözlemcisi annesidir, ne olursa olsun bizler uzmanız ancak o çocukla bir annenin, babanın geçirdiği vakti geçiremeyiz… Gelişim evreleri hakkında okuma yapmalarını öneririm, ama illa 2 yaşına geldi şu olmalı şeklinde yaklaşılmamalı, her çocuk biriciktir ve her gelişim evresi her çocukta aynı yaşta başlamak zorunda değildir, yaklaşık olarak düşünmekte fayda vardır.

Bir terslik hissedildiğinde, gözlendiğinde mutlaka uzmana başvurulmasını, hatta bebek gelişim evrelerinin ve ilk dönem çocukluğun bir uzman ile beraber takip edilmesini öneririm.

Anne olmak, hamilelik süreci, doğum, doğum sonrası, beklentiler, sorumluluklar, etrafın yüklediği sorumluluklar ve bir yandan da “iyi anne” olmaya çalışmak çok çok zor gerçekten, bütün bu verdiğim öneriler bir yana dursun; annelere en büyük tavsiyem “Mükemmel anne” olmaya çalışmamaları olur! Mükemmel anneye gerek yok, “yeterince iyi anne” olmaları yeterli 🙂

Uzman Psikolog Ayşegül Soysal
Röportaj: PINAR Yeşiltay Sevim
İzmir

Yorumlara kapalı.